Güneş ve Ay Ne Zaman Yaratıldı?


Sevgili ziyaretçimiz, bu makalemizde dünya, güneş ve ayın yaratılışını Hristiyan bakış açısıyla irdeleyeceğiz. Bizim temel kaynağımız Tanrı sözü olan İncil’dir. Eğer kargo dahil ücretsiz İncil almak isterseniz aşağıdaki linkten formu doldurmanız yeterlidir. Size iyi okumalar diliyoruz.

Talep Formu

Birçok eleştirmen, Kutsal Kitap’ın güvenilirliğini gölgelemek adına her yolu denemektedirler. Bu karalama işini de kör cahil bir şekilde yapmaktadırlar. Bu girişimlerden birisi de, Yaratılış kitabında geçen iki büyük yıldızın yaratılışına ilişkin öne sürülen iddialardır.

İddiada şöyle denmektedir: “Yaratılış 1. bölümde okuyoruz ki, güneş ve ay dünya yaratıldıktan sonra yaratılmıştır. Bu da modern bilim ile tamamıyla çelişen bir açıklamadır.”

Şimdi iddiayı ele alıp, cevaplamaya çalışalım. Yalnız, bunu yapmadan önce ayeti bir okuyalım:

Tanrı şöyle buyurdu: “Gökkubbede gündüzü geceden ayıracak, yeryüzünü aydınlatacak ışıklar olsun. Belirtileri, mevsimleri, günleri, yılları göstersin.” Ve öyle oldu. Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı. (Yaratılış 1:14-16)

İlk bakışta güneş ve ayın sonradan yaratıldığı görülmektedir. Tanrı, önce gökleri ve yeri yaratmış ve birçok işlemden sonra 4. gün güneş ve ay yaratılmış gibi anlaşılmaktadır. Fakat gerçekte durum böyle midir? Hayır!

Aslında metin dikkatlice okunduğunda Tanrı’nın daha öncesinden ışığı yaratmış olduğu görülmektedir. Daha doğrusu burada muazzam bir şiirsellik vardır. İlk üç günün son üç gün ile nasıl bir paralellik gösterdiği ve nasıl bir düzenin var olduğuna ilişkin inanılmaz bir resim yansıtılır dinleyiciye.

dünya
Kutsal Kitap'a bakıldığında aslında ışık, ışık kaynağı birçok gök cisminden önce yaratılmıştır.

Güneş ve Ay Dünya’dan Önce Mi Yaratıldı?

Metnin doğasından söz ederken bir taraftan da tekrar iddiaya dönelim. Metinde kullanılan fiilleri analiz etmek, sorunu çözmek adına çok faydalıdır. Yaratılış kitabının daha girişinde şu ayetleri okumaktayız: “Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.” Burada kullanılan yaratma fiili, “bārā’” dır. Kutsal Kitap’ta kullanıldığı her yerde, Tanrı’nın yaratma eylemine işaret eder. Çoğunlukla önceden var olmayan bir şeyin varlığa gelişini ifade eder. Fakat yukarıdaki ayette kullanılan yaratma fiili ise,“‛āśāh”tır ve önceden var olan bir şeyin üretilmesini ifade eder.

Ayrıca, ‛āśāh fiili Tanrı’nın gök cisimlerini yarattığını açıkça bildirmez, sadece eylemi tamamladığını gösterir. İbranice “…olsun” ifadesi gök cisimlerinin varlığa geldiklerini gösteren bir anlamı işaret etmez. [1] Ayrıca, “… olsun” ifadesi, ”ayırmak” fiili ile tamamlanmaktadır. Bu nedenle öykü, ışığın kökeninden ziyade, fonksiyonuna odaklanır. [2] İbranicedeki, ve öyle oldu” ifadesi de tamamlanan bir harekete işaret eder. Yani güneş ve ay artık Tanrı’nın emrettiği görevi (ya da fonksiyonu) yerine getirebilecektir.

Zaten burada şunu da bilmek önemlidir ki, Yaratılış kitabının ilk ayetinde geçen İbranicedeki “gök ve yer” ifadesi (hashamayim we ha ‘erets) fiziksel dünyadaki her şeyi kapsamaktadır.

Sonuç olarak, pek çok nedenden ötürü birçok Kutsal Kitap uzmanı burada bahsedilen yaratma eyleminin, görünür kılma eylemini ifade ettiğini göstermektedirler. Kısacası, daha önceden olmayan bir şeyin varlığa gelmesi değil, görünür olması ya da işlenmesi söz konusudur. Bu yüzden burada bilimsel bir çelişkinin olduğunu söylemek cahilane (bilgisizce) yapılmış, aceleci bir söylem gibi gözükmektedir.

____________________________________

Dipnotlar:
[1] C. John Collins, Genesis 1-4: A Linguistic, Literary, and Theological Commentary, 57.
[2] C. John Collins, Genesis 1-4: A Linguistic, Literary, and Theological Commentary, 57.