Önemli İki Husus
Sevgili ziyaretçimiz, bu makalemizde, ”ahlak” kavramını Hristiyan bakış açısıyla irdeleyeceğiz. Bizim temel kaynağımız Tanrı sözü olan İncil’dir. Eğer kargo dahil ücretsiz İncil almak isterseniz aşağıdaki linkten formu doldurmanız yeterlidir. Size iyi okumalar diliyoruz.
Önemli İki Husus
Sevgi nedir diye sorsak bir sürü cevap alırız. Sevginin doğası gerçekten büyüleyicidir. Sevginin doğasında çokluk içerisinde birlik vardır. Sevgi hem özneyi hem de nesneyi, yani hem seveni hem de sevileni zorunlu kılar.
Geçen günlerde izlediğim bir programda, bir İlahiyatçı şunları söyledi: “Biz birisini sevemeyiz, Allah bize birisini sevdirir. Bu nedenle, Allahım bana eşimi, çocuğumu vs. sevdir diye dua etmeliyiz…”
Aklıma iki soru takıldı. Birincisi eğer sevgi Allah’tan geliyorsa, o zaman Allah’ın sevginin kaynağı olması gerekir. Fakat mutlak teklik, yani tek kişi olan bir Tanrı anlayışında bu nasıl olabilir? Eğer Tanrı sadece tek bir öz ve tek bir kişi ise, o zaman sevmek için ya da sevgi olabilmesi için başka bir şeye – yani yarattığı nesneye- gereksinim duyar. Bu da O’nun “Sevgi” olabilmesi için yeterli olmadığını gösterir.
Aslında bu problemin çözümü yine Tanrı’nın kendisindedir. Hristiyan inancındaki Tanrı anlayışı bunu açıkça gözler önüne serer. Tanrısal doğadaki Baba-Oğul ve Kutsal Ruh kişileri bu çıkmaza bir çözüm sunarlar. İncil, Baba ile Oğul arasındaki sevgiyi gözler önüne serer. İsa Mesih şöyle der: ”Baba Oğul’u sever; her şeyi O’na teslim etmiştir.
Çünkü Baba Oğul’u sever ve yaptıklarının hepsini O’na gösterir. Şaşasınız diye O’na bunlardan daha büyük işler de gösterecektir.” (Yuhanna 5:19-20).
Bu noktada şu sonuca ulaşabiliriz. Üçlü Birlik olarak adlandırılan öğreti daha öncede bahsettiğimiz gibi bir çelişki değil, aksine Tanrı’nın kendi sıfatlarını, yarattığı şeye muhtaç olmadan kendisinde barındırabildiğini gösteren bir doktrindir.
Dikkatimi çeken ikinci bir nokta ise, ilahiyatçının, temelde içimizde sevgi barındırmadığımıza vurgu yapmış olmasıdır. İçimizde sevgi yoktur ve onu sadece Allah’ın kendisi bizlere lütfedip yerleştirebilir. Eğer biz de sevgi yoksa ne var? Sevgi yokluğunda her şey bencil, kirli, kibirli vs. değil midir? Bu durumda elde ettiğimiz sonucun kendisi de bizlerin bozulmuş doğasını göstermez mi?
Kısacası ilahiyatçımız önemli iki soru işaret, bırakmıştır. Birincisi bizler de sevgi yoksa o zaman bizler sevgisiz (bozuk) bir doğaya sahibiz. İkincisi eğer sevginin kaynağı Tanrı ise o zaman bu Tanrı teklik içinde çoğulluk barındırması gerekir. Aksi takdirde O’nun sevgi olduğunu nasıl söyleyebiliriz?
Esenlikle,