Tanrı’nın Varlığına Dair Kanıtlar
Sevgili ziyaretçimiz, bu makalemizde, ”Tanrı’nın Varlığı” kavramını Hristiyan bakış açısıyla irdeleyeceğiz. Bizim temel kaynağımız Tanrı sözü olan İncil’dir. Eğer kargo dahil ücretsiz İncil almak isterseniz aşağıdaki linkten formu doldurmanız yeterlidir. Size iyi okumalar diliyoruz.
Tanrı’nın Varlığı
Bilim ve Fizik konularında uzman bir dostumun yazısı:
Geçen günlerde Bahr Alfred adında bir fizikçinin bir makalesini okudum. Makalenin ismi, ‘Fizikçi gözüyle Tanrı’nın gerçek varlığı problemi’ydi. Bahr Alfred bu makalede, Tanrı’nın var olmayacağını kanıtlamaya çalışıyordu. Makalede yokluk kavramı üzerinde durmaya çalışıyor. Fizikte yokluk içinde bir şeyin var olamayacağını izah ediyordu. Ona göre, evrenin oluşmasından önce bir yokluk olduğunu ve buna dayanarak hiçbir şeyin var olamayacağını göstermeye çalışıyordu.
Aslında bu tartışma ya da sorun ilk olarak, ‘’Tanrı kaldıramayacağı bir taş yaratır mı?’ sorusunu aklıma getirdi. Bu bir paradokstan, yani görünür çelişkiden başka bir şey değildir. Aynı zamanda elma ile armudu karıştırmaya benziyor. Maddeden bağımsız olan Allah’ı maddeleştirmeye çalışmak ya da madde düzeyine düşürmektir. Aslında Allah için maddeye ve zamana bağlı değil derken, kastedilen tam anlamıyla budur.
Gelelim yokluk içinde bir şey var olabilir mi sorusuna. Bu soruyu iki şekilde ele alabiliriz:

Bilimsel Açıdan Tanrı’nın Varlığı
Birincisi, olaya fizik bilimi açısından bakarsak, bu soruyu soran her fizikçinin öncelikle fizik kurallarına göre hiçbir şeyin yoktan var, vardan da yok olamayacağını bilmesi gerekir. (Enerjinin korunumu Yasası, Termodinamik). Bu formüle göre kesinlikle bir varlığa ihtiyaç vardır. Bazı fizikçilerin ya da bilim insanlarının düşündüğü gibi, hayal ürünü olarak gördükleri Allah eğer yoksa, yani fizikçilere göre yoklukta var olamıyorsa; bu evren nasıl var olabiliyor? Mantıksal olarak bu sorunun çözülmesi gerekir.
Evrenin nasıl var olduğunu açıklamaya çalışan teorilerden, diğerlerine göre en işe yarar olan, Büyük Patlama teorisinin de en büyük sorunu, tekillik problemidir. Patlamanın en gerisine gidildiğinde varılan o son noktanın arkasında neyin olduğu, hala büyük bir soru işaretidir. 1923 yılında Hubble, teleskobuyla yaptığı gözlemlerle de, evrenin süreli genişlediğini öne sürmüş ve bunu gözlemsel olarak göstermiştir. Dolayısıyla görüyoruz ki, Patlamanın en gerisinde yokluk vardır. O zaman nasıl Kainat var olabildi? Bunun olabilmesi için kesinlikle bir başka varlığa ihtiyaç vardır ve biz o varlığa Tanrı diyoruz.
Bu arada, Evrenin sonsuz olduğunu düşünen bilim adamları tarafından bu probleme karşı geliştirilen yeni teori de, paralel evren teorisidir. Teoriye göre evrenimiz dışında da evrenler var olmaktadır. Evrenimiz de başka evren tarafından meydana gelmiştir (ki bu teori de sadece teori olup deneysel olarak ispatlanamamaktadır).
Ama bu, ‘teori’de sadece teori olsa bile, başka sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Bu da, evrenlerin en gerisine gittiğimizde ulaşacağımız noktada, Büyük Patlama’da olduğu gibi yine bir tekillilik olacaktır; yani paralel evrenlerde de bir oluşum aşaması olması gerekir. Şöyle ki, Ockham’ın usturasına göre sonsuz nedenler zinciri var olamaz. Bu da şu demek oluyor, Big Bang’in gerisindeki tekillik problemi hala belirsizdir. Burada aklıma takılan soru, tekillikten önce hiçbir şey var olmayacağına, yani yokluk olacağına göre bu evren nasıl yoktan var olacak?
Felsefi Açıdan Tanrı’nın Varlığı
Bu konuya felsefi açıdan eğilirsek, Varlığın tanımı konusunda şöyle bir tanıma rastlıyoruz. Varlık; algılanabilir yahut gösterilebilen cinsten olsun, olmasın, kendisinden bahsettiğimiz, üstünde konuştuğumuz ne varsa, o, ‘varlık’tır.
Bununla birlikte, Aslında ‘varlık’tan sayılmayacak bir şey de bulunmaz. ‘Yok’, dediğimiz şey esasında ‘vardır’. ‘Yok’ olsaydı, ondan zaten bahsedemezdik. Yani fizikçimizin savunduğu tez, bir kez daha başarısız olmuş oluyor maalesef.
Son olarak şunu demek istiyorum: Evet bir yaratıcı vardır. Yarattığı evrenle ilgilenmekte ve devam etmesini sağlamaktadır.
Esen Kalın.