Yaşamın Kaynağı Nedir?


Sevgili ziyaretçimiz, bu makalemizde “Yaşamın Kaynağı” nın ne olduğu konusunu Hristiyan bakış açısıyla irdeleyeceğiz. Bizim temel kaynağımız Tanrı sözü olan İncil’dir. Eğer kargo dahil ücretsiz İncil almak isterseniz aşağıdaki linkten formu doldurmanız yeterlidir. Size iyi okumalar diliyoruz.

Talep Formu

DNA Tasarlayan Tanrı’ya İşaret Eder?

1967 senesinde astronomlar uzaydan gelen radyo sinyallerini keşfetmeye başladılar. Bu durumu astronomlar şöyle açıklamaya çalıştı, “Aklımıza ilk gelen, başka bir zeki türün bizimle iletişim kurmaya çalıştığı oldu”. Bu sinyallere, “Little Green Men (Yeşil Küçük Adamlar), ‘LGM’ denildi.”

Ancak bilimadamları keşfettikleri şeyin aslında bir radyo sinyaline benzer sesler çıkaran bir pulsar, belli bir yörüngede dönen bir yıldız olduğunu anladılar.

Bilim adamları bir şeyin doğal veya zeka ürünü bir kaynağa ait olup olmadığını nasıl söyleyebilir? Aslında bu soru, yaratılış mı, evrim mi tartışmasının odak noktasındaki sorudur:

Yaşam kaynağı
Yaşam kaynağı: DNA bize Tanrı'yı gösterir mi?

Biz Yaşamın Doğal mı Yoksa bir Zeka Ürünü mü Olduğunu Nasıl Anlarız?

Bazı ortak analojileri göz önüne alalım. Efes kentini dolaşırken bir dağın yamacında antik bir amfi tiyatro görürüz. Bu eserin rüzgar ya da yağmurla değil, zeka sahibi varlıklar tarafından meydana getirildiğinden şüphe duymayız. Veya bir akarsu yakınında demirden bir ok başı bulduğumuzu düşünelim. Hiç kimse bu objeyi suyun aşındırmasına atfetmeyecektir.

İnsana ya da doğaya ait ürünlerin birbirinden ayrılması, arkeoloji için önemli bir unsurdur. Mezopotamya’da kazı yapmakta olan bir arkeolog, keşfettiği şeyin bir parça taş mı yoksa bir kitabe mi olduğu ayırt etmek zorundadır.

Doğanın da bir tür düzenli eserler ortaya koyduğu tartışılmaz bir gerçektir. Buna örnek olarak dalgaların deniz kıyılarında oluşturduğu şekilleri veya radyo sinyali ile karıştırılan yıldızları gösterebiliriz. Ancak doğanın üretemediği bir unsur vardır, “karmaşıklık”.

Sahilde yürürken kumların üzerine, “Seni Seviyorum” yazıldığını gördüğümüzü düşünelim. Kumların üzerindeki rüzgarın ve dalgaların oluşturduğu şekillere baktığımızda bu yazı hemen bizim dikkatimizi çeker. Bilim adamları doğa eseri olmayan bu tür eserlere, ”karmaşıklık” derler.

Gökyüzüne baktığımızda beyaz bir buluta benzeyen dalgalanan bir şey gördüğümüzü düşünelim ancak üzerinde, “Coca Cola iç” yazılıdır. Bir an bile şüphe duymadan bunun sıradan bir bulut olmadığını anlar ve bu reklamı çeken balonu yada uçağı aramaya başlarız.

Ortak günlük tecrübemiz bize doğanın kendi başına yaratacağı eserler konusunda yeterli bilgi sunmaktadır. Bizler kolay bir şekilde doğa eserleri ile zeka ürünlerini birbirinden ayırt edebiliriz.

Peki Yaşamın Kaynağı Hakkında ne Söyleyebiliriz?

Yaşamın çekirdeği olarak DNA molekülünü görürüz. Genetikçiler bize DNA’nın yapısının, aynı bir lisan gibi olduğunu söylerler. Hücreler ile iletişim kuran moleküler bir iletişim sistemi gibidir.

Tabii ki DNA’nın verdiği bilgi, ”Seni Seviyorum”, “Coca Cola iç” gibi ifadelerden çok daha karmaşıktır. Sıradan bir DNA, büyük bir şehrin kütüphanesinin içerdiği bilgiden çok daha fazlasını içerir. Eğer kumdaki “Seni Seviyorum” ifadesine baktığımızda, bunun zeka sahibi bir yaratığa ait olduğunu şüphesiz düşünüyor isek, DNA için neden aynı şeyi düşünmeyelim?

Evrim teorisine karşı koymak için bir kişinin sofistike bir kimyacı yada genetik mühendisi olmasına gerek yoktur. Sağduyunuza ve insanlığın ortak tecrübesine bakarak mantıksal olarak yaşamın bir doğa eseri olmadığını söyleyebiliriz.