Tevrat, Zebur ve İncil'e Göre Çarmıh


Sevgili ziyaretçimiz, bu makalemizde “Tevrat, Zebur ve İncil’e Göre Çarmıh” kavramını Hristiyan bakış açısıyla irdeleyeceğiz. Bizim temel kaynağımız Tanrı sözü olan İncil’dir. Eğer kargo dahil ücretsiz İncil almak isterseniz aşağıdaki linkten formu doldurmanız yeterlidir. Size iyi okumalar diliyoruz.

Talep Formu

Çarmıh Tevrat, Zebur ve İncil’de Nasıl Geçiyor?

Bugün “Kutsal Cuma” olarak adlandırılan, İsa Mesih’in çarmıha gerilişinin yıl dönümü olarak anılan gündür. Bu nedenle özellikle bu yazıda birkaç noktaya değinmek ve sizi biraz olsun düşündürmek istiyorum.

Toplumumuzun çoğunluğu İslam inancını benimsemektedir. İslam inancına göre, dört semavi kitap vardır ve bunların hangileri olduğu birçok kişi tarafından bilinir. Eğer siz de dindar bir Müslümansanız, bu kitapları biliyor olmanız gerekir. Sanırım birçoğunuz kitap isimlerini hemen aklına getirmeye çalıştı ve belki başarılı oldu. Ama eğer bu kitapları hatırlamadıysanız, ben üç tanesini size hatırlatayım: Tevrat, Zebur ve İncil.

Eğer, “Ne alaka?” diye soruyorsanız, tam da şimdi aradaki ilişkiyi incelemeye başlamak üzere olduğumu belirteyim. İslam’ın, Allah’ın sözü olarak kabul ettiği bu üç semavi kitabın Mesih’in çarmıhı ile ilişkisini kısaca inceleyelim. (a)

Şunu söylemem gerekir ki, bu ilişki o kadar derindir ki, bizi Çarmıh’a kadar götürür. Bu yazı da çok ilginç bir konuya değinmek ve Tevrat, Zebur ve İncil’in altını kalınca bir çizgiyle çizerek vurguladığı hususu irdelemek niyetindeyim. Makalenin sonuna doğru sanırım sizde bu ilişkiyi idrak etmiş olacaksınız.

Çarmıh Vurgusu Neden Önemlidir?

Tevrat, Zebur ve İncil’in vurguladığı mesaj nedir: Çarmıh! Birçok kişi için İsa Mesih çarmıha gerilmemiştir. İki sene önce yazdığım bir yazıda İsa Mesih’in çarmıha gerildiğine ilişkin, Hristiyan olsun ya da olmasın elimizdeki tarihsel kanıtlara değinmiş ve çarmıhın tarihsel bir gerçek olduğunu ifade etmiştim.[1] Bu yazıda da Çarmıh’ın sadece tarihsel değil, ama aynı zamanda ilahiyatsal açıdan da bir temeli olduğunu ve aslında yaklaşık 2000 yıl önce rastgele olmuş bir olay olmadığını göstermeye çalışacağım.

Üç Semavi Kitap’tan bahsettik. Bu kitaplara bir göz atalım ve Çarmıh ile ilgili ne diyorlar inceleyelim. Fakat bundan önce Çarmıh’ın ne anlama geldiğine bir bakalım.

Yöntem Olarak Çarmıh

Çarmıh barbarların bulduğu, Grekler ile Romalıların onlardan alıp uyguladıkları bir infaz şeklidir. Bu infaz yöntemine göre suçlu, haç şeklindeki iki ağaç parçasına gerilir, kolları iki yana açılmış bir biçimde el bileklerinden ve ayaklarından büyük çivilerle çivilenirdi.[2]

Bununla birlikte Çarmıh’ın daha derin bir anlamı daha vardır. Çarmıh, kefareti sağlayan kurban sunusuna işaret etmektedir.

Semavi kitaplardan ilki olan Tevrat’a göz attığımız da karşımıza birkaç ilginç olay çıkıyor. İlk olarak, Yaratılış kitabında İbrahim’in oğlunu kurban sunusu olarak sunmak için yaptığı yolculuk karşımıza çıkmaktadır:

Tanrı, “İshak’ı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git” dedi, “Orada sana göstereceğim bir dağda oğlunu yakmalık sunu olarak sun.” İbrahim sabah erkenden kalktı, eşeğine palan vurdu. Yanına uşaklarından ikisini ve oğlu İshak’ı aldı. Yakmalık sunu için odun yardıktan sonra, Tanrı’nın kendisine belirttiği yere doğru yola çıktı.

Üçüncü gün gideceği yeri uzaktan gördü. Uşaklarına, “Siz burada, eşeğin yanında kalın” dedi, “Tapınmak için oğlumla birlikte oraya gidip döneceğiz.” Yakmalık sunu için yardığı odunları oğlu İshak’a yükledi. Ateşi ve bıçağı kendisi aldı. Birlikte giderlerken İshak İbrahim’e, “Baba!” dedi. İbrahim, “Evet, oğlum!” diye yanıtladı. İshak, “Ateşle odun burada, ama yakmalık sunu kuzusu nerede?” diye sordu.

İbrahim, “Oğlum, yakmalık sunu için kuzuyu Tanrı kendisi sağlayacak” dedi. İkisi birlikte yürümeye devam ettiler. Tanrı’nın kendisine belirttiği yere varınca İbrahim bir sunak yaptı, üzerine odun dizdi. Oğlu İshak’ı bağlayıp sunaktaki odunların üzerine yatırdı. Onu boğazlamak için uzanıp bıçağı aldı. Ama RAB’bin meleği göklerden, “İbrahim, İbrahim!” diye seslendi. İbrahim, “İşte buradayım!” diye karşılık verdi.

Melek, “Çocuğa dokunma” dedi, “Ona hiçbir şey yapma. Şimdi Tanrı’dan korktuğunu anladım, biricik oğlunu benden esirgemedin.” İbrahim çevresine bakınca, boynuzları sık çalılara takılmış bir koç gördü. Gidip koçu getirdi. Oğlunun yerine onu yakmalık sunu olarak sundu. Oraya “RAB sağlar” adını verdi. “RAB’bin dağında sağlanacaktır” sözü bu yüzden bugün de söyleniyor.  

Tanrı İbrahim’den Neden Böyle Bir Şey İstemişti?

Buna verebileceğimiz bazı yanıtlar vardır. Fakat bu olayın içerisindeki en önemli mesajlardan birisi Tanrı’nın kendi Oğlu’nu gelecekte bizim için nasıl sunacağını gösteriyordu. İbrahim’e Tanrı vaatte bulundu: “Bütün uluslar O’nun aracılığıyla kutsanacaktı!” İşte bu kutsama, Çarmıh olmadan, yani kefaret gerçekleşmeden ve bağışlanma tümüyle sağlanmadan olamazdı. İşte “Rab Sağlar” adının verildiği bu yer de, bu tepede İsa Mesih çarmıha gerildi. Böylelikle RAB Tanrı, yerimize geçen kurban sunusunu sağlamış ve insanlığı kendisiyle barıştırmış oldu.

İbrahim’den sonra İsrail Oğulları Mısır’da köle durumuna düştüklerinde – ki RAB Tanrı İbrahim’e bunu bildirmişti- Tanrı İsrail halkını kölelikten çok ilginç bir yol ile kurtardı. Herkesin bildiği gibi Firavun, başlarına ne bela gelirse gelsin, öyle ya da böyle İsrail halkının gitmesine karşı çıktı. Fakat son bir olay daha yaşandı ki, İsrail halkı Mısır’dan ezgi söyleyerek çıktı ve özgürlüğüne kavuştu[3]

Tanrı İsrail halkını kapı sövelerine sürdükleri kan aracılığıyla esirgedi. Kan bir belirti olacaktı. [4] Bu Rab’bin halkını kölelikten kurtarmak için seçtiği yoldu. Bu belirtinin gerçekte ne anlama geldiğini, “Çarmıh” aracılığıyla anlayabiliyoruz. İsa Mesih, Mayasız Ekmek Bayramı, yani İsraillilerin Mısır’daki kölelikten özgür olmalarını ve serbest kalmalarını kutladıkları bayram öncesi, “Fısıh” yemeğinden hemen sonra ölüm cezasına çarptırıldı. Lütfen bu iki olayı karşılaştırın. İki olay arasındaki bağlantıyı sizde göreceksiniz.

Tanrı, Mısır’dan kurtardığı halkına kendisine nasıl yaklaşabileceklerine ilişkin kuralları vahyetti. Bu kuralların merkezinde ise “Kurbanlık Sistemi” bulunuyordu. Mesaj çok açıktı: Kan dökülmeksizin bağışlanma olmaz!

Tevrat içerisinden alıntılayabileceğimiz birçok yer daha vardır fakat yazıyı çok uzatmamak adına diğer bir semavi kitap olan Zebur’a geçmek istiyorum. Rab’den aldığı esin ile yazdığı 22. Mezmur’da Davut peygamber şöyle demiştir:

Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin? Niçin bana yardım etmekten, haykırışıma kulak vermekten uzak duruyorsun?

… Beni gören herkes alay ediyor, Sırıtıp baş sallayarak diyorlar ki, “Sırtını RAB’be dayadı, kurtarsın bakalım onu, Madem onu seviyor, yardım etsin!” … Boğalar kuşatıyor beni, Azgın Başan boğaları sarıyor çevremi. Kükreyerek avını parçalayan aslanlar gibi Ağızlarını açıyorlar bana. Su gibi dökülüyorum, Bütün kemiklerim oynaklarından çıkıyor; Yüreğim balmumu gibi içimde eriyor. Gücüm çömlek parçası gibi kurudu, Dilim damağıma yapışıyor; Beni ölüm toprağına yatırdın. Köpekler kuşatıyor beni, Kötüler sürüsü çevremi sarıyor, Ellerimi, ayaklarımı deliyorlar. Bütün kemiklerimi sayar oldum, Gözlerini dikmiş, bana bakıyorlar. Giysilerimi aralarında paylaşıyor, Elbisem için kura çekiyorlar. [5]

Eğer daha önce İncil’i açıp okumadıysanız, lütfen bir yerden edinip İsa Mesih’in çarmıha doğru gittiği sahneyi bir okuyun ve bu Mezmur ile karşılaştırın. Eminim çok şaşıracaksınız. Bire bir olarak Mezmur, Mesih’in çarmıha gerilişini resmetmektedir. İşin ilginç kısmı ise, çarmıh ile ilgili bu açık beyanat, sadece Mezmur ile de sınırlı kalmaz. Başka peygamberlerde bu olayı yüzlerce yıl öncesinden açıkça bildirmişlerdir. Yeşaya peygamber net bir şekilde bu olaya ilişkin peygamberlikte bulunmuştur. Mezmur’un tasvirinin bir başka benzeri ise, Zekeriya peygamberde tekrarlanmaktadır:

“Bana, yani deştiklerine bakacaklar” [6]

İncil’den önceki döneme ve İslam inancına göre bile semavi olarak kabul edilen bu kitaplara baktığımızda, ilginç bir şekilde, “Çarmıhın” yüzyıllar öncesinden bildirildiğini görmekteyiz. Peki, ama İsa Mesih’in kendisi bunu biliyor muydu? Kuşkusuz bunun cevabını öğrenmek için İsa’nın sözlerine bakmamız gerekir:

Bundan sonra İsa, kendisinin Yeruşalim’e gitmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din bilginlerinin elinden çok acı çekmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini öğrencilerine anlatmaya başladı. [7]

Ama önce O’nun çok acı çekmesi ve bu kuşak tarafından reddedilmesi gerekir.[8]

Celile’de bir araya geldiklerinde İsa onlara, “İnsanoğlu, insanların eline teslim edilecek ve öldürülecek, ama üçüncü gün dirilecek” dedi. Öğrenciler buna çok kederlendiler. [9]

İsa şu yanıtı verdi: “Bu tapınağı yıkın, üç günde onu yeniden kuracağım.” Yahudi yetkililer, “Bu tapınak kırk altı yılda yapıldı, sen onu üç günde mi kuracaksın?” dediler. Ama İsa’nın sözünü ettiği tapınak kendi bedeniydi.[10]

Yunus, nasıl üç gün üç gece o koca balığın karnında kaldıysa, İnsanoğlu da üç gün üç gece yerin bağrında kalacaktır. [11]

Şimdi yüreğim sıkılıyor, ne diyeyim? ‘Baba, beni bu saatten kurtar’ mı diyeyim? Ama ben bu amaç için bu saate geldim[12]

İsa Mesih’in yüreği neden sıkılıyordu? Çünkü Çarmıha gerileceğini biliyordu. Çekeceği ve katlanacağı acıları, elemleri biliyordu. Fakat onu bundan çok daha kötüsü bekliyordu. Bu Yahya’nın da belirttiği üzere, dünyanın günahlarını üstleneceği andı. [13] Buna karşın İsa Mesih neden yeryüzüne geldiğini biliyordu. Bu yüzden, “Bu amaç için bu saate geldim” dedi.

Sanırım buraya kadar yazdıklarım, İsa’nın neden bu dünyaya geldiğini ve geliş amacını çarmıha gerilmeden önce öğrencilerine net bir şekilde nasıl söylediğini açıkça gösteriyor. Fakat İsa’nın son bir sözünü daha paylaşmak istiyorum, ki sanırım bu sözler bütün yazının özeti olacaktır:

Sonra (İsa) onlara şöyle dedi: “Daha sizlerle birlikteyken, ‘Musa’nın Yasası’nda, peygamberlerin yazılarında ve Mezmurlar’da benimle ilgili yazılmış olanların tümünün gerçekleşmesi gerektir’ demiştim.” Bundan sonra Kutsal Yazılar’ı anlayabilmeleri için zihinlerini açtı. Onlara dedi ki, “Şöyle yazılmıştır: Mesih acı çekecek ve üçüncü gün ölümden dirilecek; günahların bağışlanması için tövbe çağrısı da Yeruşalim’den başlayarak bütün uluslara O’nun adıyla duyurulacak. Sizler bu olayların tanıklarısınız.[14]

Sonuç olarak, en başından sonuna kadar dünyanın günahlarından kurtulması için gerekli olan yol belliydi ve Tanrı bunu farklı peygamberler aracılığıyla farklı zamanlarda vahiy etmişti. İsa Mesih dünyaya geldiğinde bu bildirileri öğrencilerine hatırlattı ve o bildirileri gerçekleştirdi. Dünyanın günahlarına karşılık, kendini çarmıh üzerinde sundu.

Çarmıh asla bir rastlandı değildi, fakat Tanrı’nın insanlık için zamanın başlangıcından önce tasarladığı, “Kurtuluş Planının” odak noktasıydı. Böylelikle Tanrı, çarmıh aracılığı ile hem sevgisini hem de adaletini göstermiş oldu.

Bu yazıyı okuyan değerli kardeşim, Tanrı’nın en başından vahiy ettiği Çarmıh’a nasıl yaklaşıyorsun? Onu ret mi ediyorsun yoksa Tanrı’nın sağladığı kurtuluşun bir parçası olarak kabul mü ediyorsun? Bugün, Mesih’in Çarmıh’a geriliğinin yıl dönümünde, bunu düşünmek için iyi bir fırsat.