Hristiyanlığın Özü


Sevgili ziyaretçimiz, bu makalemizde Hristiyanlığın özü konusundan bahsedeceğiz. Bizim temel kaynağımız Tanrı sözü olan İncil’dir. Eğer kargo dahil ücretsiz İncil almak isterseniz aşağıdaki linkten formu doldurmanız yeterlidir. Size iyi okumalar diliyoruz.

Talep Formu

Hristiyanlığın Temelinde Ne Vardır? 

Hristiyanlığın Özü  İsa Mesih’tir. Biz her şeyden önce İsa Mesih’i izleyen kişileriz. “Mesih” sözcüğü “Mesh edilmiş vaat edilen Kral” anlamına gelir.

Mesih’in dünyaya gelişi ve hizmeti yüzlerce sene önce Eski Antlaşma’da (Tevrat ve Zebur) peygamberler aracılığıyla ayrıntılarıyla bildirildi (Luka 24: 25-27). Böylece Kutsal Kitap’ta yazıldığı gibi, İsa Mesih bakireden doğarak Filistin’in Beytlehem kasabasında dünyaya geldi (Luka 1:26-38).

Otuz yaşına gelince İsrail halkı arasındaki hizmetine başladı; birçok mucize gerçekleştirerek vaat edilen Tanrı Oğlu Mesih olduğunu açıkça gösterdi. Bu iddiasından dolayı İsrail’in ileri gelenleri O’nu çarmıha mahkum ettiler (Matta 26:62-68). İsa Mesih kusursuz ve suçsuz olduğu halde çarmıha gerildi ve öldü. Fakat üç gün sonra ölüm ve günah üzerindeki zaferini kanıtlayarak ölümden dirildi (1.Korintliler 15:3-8). Dirildikten 40 gün sonra Tanrı’nın yanına alındı. İsa Mesih kendisine iman edenleri kurtarmak ve dünyayı yargılamak üzere yeniden yeryüzüne gelecektir (2. Selanikliler 1:6-8).

İşte Kutsal Kitap’ın ve tarihin gösterdiği İsa Mesih budur.

Hristiyanlığın Özü
Hristiyanlığın özünde çarmıh vardır.

Peki İsa Mesih’in dünyaya gelip ölmesi neden gerekiyordu?

Tevrat’ın ilk bölümlerini incelediğimizde Adem ile Havva’nın söz dinlemezliğinden ötürü bütün insanlığın günahla lekelenip ölüme mahkum edildiğini görürüz (Romalılar 5:12). Bu konuda ayrım yoktur, çünkü hepimiz Adem’den geldik ve hayatımızdaki günahın etkisi inkar edilemeyecek kadar açıktır. Bundan sonra Tanrı, Peygamber Musa’nın döneminde Kutsal Yasa’sını İsrail halkına gönderdi (Mısır’dan Çıkış 20).

Sevap ve Günah

Musa’ya verilen Yasa’daki Tanrısal standarda baktığımızda, hiçbir insanın Tanrı katında kendi gayretiyle aklanamayacağını anlıyoruz. Çünkü Yasa ancak, Tanrı’nın isteğinden ne kadar uzaklaştığımızı gösterebilir (Romalılar 3:20). Yine de bazı insanlar günahkar olduğunu kabul etmek istememektedir. Bunu yapan kişiler Tanrı’nın Yasası’nın ve kendi vicdanlarının aleyhinde tanıklık etmektedir. İşin kötü tarafı ise şudur, içinde bulunduğumuz günah köleliğinden kendi çabamızla kurtulmamız mümkün değildir. Belki birçoğumuz kendi gayretimizle günaha karşı savaştık, ama direndikçe durumumuzun ne kadar da çaresiz olduğunu anladık.

Çocukluğumuzdan beri bizlere, “sevap işleyin ki, Tanrı sizi bağışlasın” diye öğretildi. Fakat bu da çıkmaz bir yoldur, çünkü sevaplarımız ne kadar olursa olsun, içimizdeki günah da cezası da olduğu gibi durmaktadır. Yaptığımız iyilikler kötülüklerimizi silmiyor ki, zaten iyilik yapma eğilimi ve gücümüz bile Tanrı’dan verilen bir lütuftur – yani bunlar tam sevap sayılmaz. Ayrıca Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın kendisi böyle iyilikler sayesinde kurtulamayacağımızı söylemektedir çünkü herkesin sandığının aksine kıyamet gününde terazi olayı yoktur (Galatyalılar 2:16, Efesliler 2:8-9). Ya da şunu da duymuşsunuzdur: “Yeter ki insan olsun”. Halbuki insan gerçek insanlığını Adem’le birlikte Aden bahçesinde yitirmiştir. Hangimiz tam olarak Tanrı’nın yaratmış olduğu ilk Adem’in karakterini yansıtıyoruz ki?

Merhamet ve Adalet

Yine de bir başkası, “Tanrı’nın rahmeti boldur ve bizi bağışlar” diye kendi kendini avutur. Evet, Tanrı merhametli ve lütufkardır, hatta İncil, “Tanrı sevgidir” diye söyler (1.Yuhanna 4:8). Fakat aynı zamanda Tanrı evrenin hakimidir ve günahlarımızı adaletle yargılamak zorundadır. Cennete girebilmek için Tanrı’dan bir torpil bekliyorsak, boşu boşuna beklemeyelim, çünkü Tanrı’nın kendisi kutsal olduğu gibi, O’nun cenneti de kutsal bir yerdir ve dolayısıyla oraya girebilmek için tam bir kutsallık şarttır.

Peki kutsal olmak tam olarak ne demektir?

Bir örnek verelim: Önümüze sımsıcak taze bir çay koyuluyor, fakat içine bir damlacık zehir dökülmüş, onu yine de içer miyiz? Birisi, “Boş ver, zaten çayın % 99,9’u temizdir, içsene!” dese de içemeyiz, çünkü o azıcık zehir yüzünden çayın saflığı bozulmuştur. Aynı şekilde Tanrı insanı kusursuz ve kutsal yarattı. Ama şimdi her birimiz, her türlü günaha bulaşmış durumdayız. Aslında tek bir günahımız olsa da bu, (zaten bu doğru değil, tamamen günaha gömülmüş durumdayız) Tanrı’nın huzuruna girmemizi engelliyor. Çünkü Tanrı’nın bize bağışladığı kutsallığı bir kere bozduktan sonra, O’nun bizi günahla lekelenmiş olarak kutsal cennetine alması mümkün değildir. Yoksa kendi mükemmeliyetine ve adaletine aykırı davranmış olur.

Kurban ve Kurtuluş

O zaman günahtan ve cehennemden nasıl kurtulacağız?

İşte İsa Mesih bunun yolunu göstermek için geldi. Kutsal Kitap’ın öğretilerine göre İsa Mesih sadece bir alim ya da peygamber değildir, O dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı kuzusudur ve Tanrı’ya giden yolun ta kendisidir. O çarmıhta dünyanın bütün günah yükünü üstlenerek kendisini bütün insanların yerine feda etti (Romalılar 5:6-8). İsa Mesih bize ait olan ölüm cezasını kendisi üstlendi, öyle ki O’nun kanı sayesinde bütün suçlarımızdan aklanıp sonsuz yaşama kavuşalım (Romalılar 6:23). Tanrı’nın Kutsal Kitap’ta bütün insanlara sunduğu müjde budur: İsa Mesih’e iman eden herkes kurtulacaktır (Romalılar 10:9-13).

Dolayısıyla Hristiyan olmak belirgin bir dinin ya da mezhebin mensubu olmak anlamına gelmiyor. Evet, Hristiyanlık adı altında tarih boyunca nice yanlış olaylar ve hatta bugün bile Hristiyanlığı temsil eder gibi televizyonda gösterilen birçok ilginç durumlar karşımıza çıkıyor. Fakat Hristiyanlığın asıl kaynağı ve kıstası İncil’in ve İsa Mesih’in ta kendisidir. Herhangi bir inancın mensuplarının tavır ve davranışlarıyla o inancı yargılamak, o inancın yanlış olduğunu kanıtlamaz. Aslında inancın temeline inip bakmak gerekir. Bu yüzden amacımız yalnız Tanrı’nın Kutsal Kitap’ta aktarmış olduğu öğretilere ve ilkelere bağlı olmaktır. Kısacası, İncil’e göre yaşayan bir Hristiyan, Mesih’e iman edip İncil’in prensiplerini uygulayan kişidir.

Tabii ki, imanla kurtulduktan sonra Tanrı’ya yaraşır bir biçimde yaşamaya ve buyruklarını yerine getirmeye çalışmalıyız (Yuhanna 14:21). Tanrı’nın lütfu sayesinde, günah ve ölüm mahkumiyetinden kurtulduktan sonra, bile bile günah içerisinde yaşamak kesinlikle İncil’e aykırıdır ve böyle yaşayan birisi yaşayışıyla gerçek bir Hristiyan olmadığını göstermiş olur (Romalılar 6:13).

Sonuç olarak insanın kurtuluşu için Tanrı’nın sağladığı tek bir yol vardır, o da kendisini insanlık uğruna fidye olarak sunan Tanrı Oğlu İsa Mesih’tir. İncil bu kurtuluş müjdesinin iman eden herkes için geçerli olduğunu sürekli söyler (Yuhanna 1:12). İnsanlar arasında ayrım yoktur, çünkü Tanrı herkesin Mesih’in kanı sayesinde tam kurtuluşa erişmesini bütün yüreğiyle arzulamaktadır. İncil’de yazıldığı gibi, “Tanrı ise bizi sevdiğini şununla kanıtlıyor: Biz daha günahkârken, Mesih bizim için öldü”(Romalılar 5:8). Hristiyanlığın özü bu ayette bulunmaktadır. Soru ise şudur: Yüce Tanrı’nın böylesine muazzam sevgisi karşısında, siz nasıl bir karşılık vereceksiniz?

Sevgili okuyucu, Tanrı sizi gerçekten seviyor ve Mesih aracılığıyla çarmıhta gerçekleşen sonsuz yaşam armağanını size de uzatıyor. Fakat bu karar sizin seçiminize bağlıdır.

Esenlikler,