Cinsellik ve Arzularımız


Sevgili ziyaretçimiz, bu makalemizde “cinsellik” kavramını Hristiyan bakış açısıyla irdeleyeceğiz. Bizim temel kaynağımız Tanrı sözü olan İncil’dir. Eğer kargo dahil ücretsiz İncil almak isterseniz aşağıdaki linkten formu doldurmanız yeterlidir. Size iyi okumalar diliyoruz.

Ücretsiz İncil

Cinsellik ve Ahlaki Sorumluluğumuz

Cinsellik canlılarda üreme amaçlı, biyolojik nedenlere dayalı bir kavramdır. Üreme içgüdüsünün temelinde yaşamın devamlılığı vardır. Hayvanlara baktığımızda ne yiyeceklerini, göç ve kış uykusu zamanları bilgileri sonradan öğrendikleri bir şey değildir. Bu tür içgüdüler genlerinde vardır ve tamamen içgüdülerine göre hareket ederler.

Cinsellik insana gelince çok daha karmaşık bir hale gelir. İnsanlar için cinsellik tabi ki yemek, içme, korunma vs. gibi temel bir içgüdüdür ancak biyolojik etkenlerin yanında psikolojik, sosyolojik, duygusal, ruhsal vs. gibi etkenler de rol oynar. Dolayısıyla insanlarda cinsellik kavramı hayvanlardaki gibi basit değildir. Bütün bu farklı etkenlerden dolayı insanlık tarihi toplumsal bazı kurallar oluşturmuştur. Tabi inanç da bu toplumsal kuralların temelinde yer alır. Peki Hristiyanlık cinselliğe nasıl bakar? Tanrı bu konuda ne düşünür?

cinsellik
Cinsellik ve Evlilik

Cinsellik ve Hristiyanlık:

Tanrı evreni ve dünyayı yarattığında yaratılışının her haliyle iyi olduğunu gördü. Dolayısıyla cinsellik Tanrı’nın canlılara verdiği bir armağandır. Kutsal Kitap’ta ilk bölümde şöyle yazar:

Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı’nın suretinde yarattı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı. Onları kutsayarak, “Verimli olun, çoğalın” dedi, “Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun. (Yaratılış 1: 27-28)

İlk insan olan Adem ve Havva özelinde ise Kutsal Kitap’ta şöyle yazar:

Sonra, “Adem’in yalnız kalması iyi değil” dedi, “Ona uygun bir yardımcı yaratacağım.” (Yaratılış 2:18) Yaratılış Bölümü’nde Tanrı’nın yarattığı her şeyden sonra “ve Tanrı iyi olduğunu gördü” ifadesi vardır. Ancak Tanrı ilk defa “iyi değil” diyor. Böylece Tanrı Havva’yı yaratıyor.

Adem,

“İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik,
Etimden alınmış ettir” dedi,
“Ona ‘Kadın’ denilecek,
Çünkü o adamdan alındı.”

Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak. Yaratılış (2: 23)

İbranice’de “kadın” (İşşa) kelimesi “erkek” (İş) kelimesinden türemiştir.

Burada aslında Adem ve Havva’nın bir çeşit evlilik sözleşmesiyle birlikte olduğunu görebiliyoruz. Bu da Tanrı’nın evliliğe verdiği değerin ne denli önemli olduğunu gösterir. Evlilik sadece kadın ve erkek arasında değil; aynı zamanda Tanrı’yla da bir antlaşmadır ve antlaşmadaki en önemli olgu sadakattir.

Evlilik:

Görüldüğü üzere kadın ve erkek arasındaki cinsel yakınlık aslında bir antlaşmaya bağlanmıştır ve bu oldukça kutsal bir antlaşmadır. Bu, Hristiyanlığın cinselliğe bakışının temelinde vardır. Kadın ve erkek ya evlilik antlaşmasıyla böyle bir yakınlık kuracaklardır ya da cinsellikten uzak duracaklardır. Bu biraz katı gelebilir. Peki Hristiyanlık neden bu konuda bu kadar katıdır? Bu çok sık sorulan bir sorudur?

Evlilik bir antlaşmadır ve temelinde bu antlaşmaya sadakat önemlidir. Ancak bunu gerçekleştirebilmedeki en önemli unsur korku, utanç, toplumsal baskı, çıkar, fayda vs. değil sevgi olmalıdır. Eşimizi sevdiğimiz için bu antlaşma bizim için önemli olmalıdır. Ancak sevgi kolay bir kavram değildir. Bu sevginin bir standardı vardır. Hristiyanlıkta bu standardın ne olduğuna bakalım:

“Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. Sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolay kolay öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz. Sevgi haksızlığa sevinmez, gerçek olanla sevinir. Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi umut eder, her şeye dayanır. Sevgi asla son bulmaz.” (1. Korintliler 13: 4-8)

Cinsellik ve Sevgi

Cinsellik dediğimiz kavram işte bu sevginin etrafında yoğrulmuş biz “söz”ün dışavurumudur. Bu söze göre taraflar birbirini asla bırakmayacaklar. Bu söz zihinsel, duygusal, ruhsal ve bedensel bir sözdür. Böyle bir ilişki çaba ve adanmışlık gerektiriyor.

Bunun ışığında baktığımızda birbirine bu şekilde söz veremeyen bir çiftin sadece bedensel ihtiyaç için cinsel aktivitede bulunması sağlıksızdır. Tabi ki cinsellik de temel bir ihtiyaçtır; ancak her ihtiyaç veya arzuda olduğu gibi dengeyi bozarsak bu sağlığımızı etkileyebilir. Tanrı’nın insanlardan istediği her şeyden önce sağlıklı ve dengeli bir şekilde yaşamalarıdır. Aslında günah kavramının temelinde de işte bu vardır.

Sonuç olarak baktığımızda Hristiyanlık’ta zina ve evlilik dışı ilişki günahtır. Bu kavramların ne anlama geldiğine bakalım. Zina, evli olan bir kişinin başka biriyle yaşamış olduğu ilişkiye denir. Evli olmayanların bu tarz bir ilişki içerisinde olmaları evlilik dışı ilişkiye girer.

“Fuhuştan kaçının. İnsanın işlediği bütün öbür günahlar bedenin dışındadır; ama fuhuş yapan, kendi bedenine karşı günah işler. Bedeninizin, Tanrı’dan aldığınız ve içinizdeki Kutsal Ruh’un tapınağı olduğunu bilmiyor musunuz? Kendinize ait değilsiniz. Bir bedel karşılığı satın alındınız; onun için Tanrı’yı bedeninizde yüceltin.” (1. Korintliler 18-20)

Cinsellik ve Şehvet:

Cinsel arzularımızın olması temelde kesinlikle kötü bir şey değil.

Cinsel arzularımızı kötü yapan şey, yani bizim şehvet diyeceğimiz kavram aslında bunun hayatımızın merkezi olması, bir nevi bağımlılık, hayatımızı yönlendiren şey olması, sadece bu arzumuzla elde edeceğimiz şeylere odaklanmamızdır. Bu durumda karşılıklı bir ilişki yerine tek taraflı ve bizim elde edeceğimiz şeylere bencilce odaklanmamızı sağlayan yıkıcı bir şeye dönüşür. Bu ilişkide karşımızdakine ne vereceğimizden çok bizim aslında umursadığımız karşımızdaki kişiden ne alacağımızdır.

Peki şehvetin yönettiği bir yaşam neden kötüdür? Öncelikle şehvetin merkezinde benliğimiz yatar. Tamamen ego kaynaklı bir bakış açısıdır. Mesela bir yerde oturuyorsunuz ve çok güzel bir kadın var karşınızda. Ona şehvetle baktığınızda aslında birçok şeyi yanlış yapmış oluyorsunuz. Bütün olayın merkezinde siz ve arzularınız vardır. Karşınızdaki kadının kim olduğu, ihtiyaçları, hayatı hiçbir şekilde önemli değildir. Tamamen saf bir ego vardır. Aslında odaklanılan şey karşınızdakinden alabileceğiniz hazdan başka bir şey değildir. Bu, gerçek bir ilişki değil sadece bir tarafın tatmini üzerine kurulu bir iletişim biçimidir.

Günümüzde etrafımıza baktığımızda dünyada bir sorun olduğunu görebiliriz. Bir şeyler tam değil, hep bir eksiklik var. Bu sadece bizim dışımızda etrafımızda gerçekleşen bir eksiklik değil. Bunu en derimizde hissediyoruz. Bir şeyler tam değil. Arzularımız var ama bir türlü doyuramıyoruz. Sanki hiçbir şey çözüm değil gibi geliyor bize. Bu post modern dünyanın en büyük problemlerinden birisi şehvet. Filmlere, dizilere, video kliplere bakın. Çıplaklık, cinsel mesajlar vs. o kadar yoğun ki. Resmen her bir birey bunların saldırısı altında ve insanların cinsel anlamda sağlıklı ve pak olmaları her geçen gün daha da zorlaşıyor.

Cinsellik ve Kölelik

Ekranlarda, basılı yayınlarda verilen kadın mesajına bakın. Bu çağda bir yandan kadın hakları vs. yoğun olarak çalışıp toplumdaki kadın imajını düzeltmeye çalışırken; bir yandan da kadının sadece bedeninden oluştuğu mesajı da verilmeye çalışılıyor. Ekranlarda, gazetelerde, reklamlarda gördüğümüz kadınlara ya da erkeklere baktığımızda erkek veya kadın olarak gerçekten bu kadının ya da erkeğin kim olduğu konusunda bizde merak uyandırıyor mu? Yoksa sadece nasıl göründüğü ve bizde uyandırdığı hislere mi odaklanıyoruz?

Bu tatmin olmadığını düşündüğümüz arzularımız bizi sürekli arayışlara ve sağlıksız ilişkilere itiyor. Ancak arzularımızla Tanrı’ya güvenebiliriz. İsa Mesih’in çarmıhı sayesinde bunlardan özgür olabiliriz. İsa Mesih “Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacak” dedi.

Kendimizi bu dünyadaki hiçbir şeyin tatmin edemeyeceği bir arzu ile bulursak, en muhtemel açıklama başka bir dünya için yaratılmış olduğumuzdur.” CS Lewis