Kitab-ı Mukaddes (Tevrat-Zebur-İncil) Nedir?
Kitabı Mukaddes – Sevgili ziyaretçimiz, bu makalemizde Kitab-ı Mukaddes kavramını Hristiyan bakış açısıyla irdeleyeceğiz. Bizim temel kaynağımız Tanrı sözü olan İncil’dir. Eğer kargo dahil ücretsiz İncil almak isterseniz aşağıdaki linkten formu doldurmanız yeterlidir. Size iyi okumalar diliyoruz.
Kitab-ı Mukaddes dediğimizde ne anlıyoruz?
İki bölümden oluşan Kitab-ı Mukaddes’in oluşumu ve içeriğiyle ilgili anlatılanların hangisine inanacağız?
Kitab-ı Mukaddes: Kitab-ı Mukaddes, İsa’dan önce yaklaşık 15. yüzyıldan başlayarak İsa’dan sonraki yüzyıl sonuna kadar olan bir süre içerisinde yazıya geçirilmiştir. Bu yazılar Tanrı’nın görevlendirdiği insanlar tarafından, yine Tanrı’nın kendi Ruhu’yla esinlenerek yazdırılmıştır. Kitab-ı Mukaddes; tarihsel olaylar, kutsal şiirler, peygamberlik yazıları ve esinlemelerden oluşan kitapçıkların bir araya toplanmasından meydana gelmiştir. Yazılar, dünyanın ve insanın yaratılışından başlayarak, dünyanın son günlerinde olacak olayları ve Tanrı’nın yargısını baştan sona ve belli bir düzen içerisinde anlatır. Kitab-ı Mukaddes, temelde iki bölüme ayrılır. İsa Mesih’in doğumundan önce insanlara bildirilen Tevrat ve Zebur olarak da bildiğimiz Eski Antlaşma, kitabın birinci bölümünü oluşturur.
İkinci bölüm olan ve, ”iyi haber” anlamına gelen, İncil, dediğimiz Yeni Antlaşma ise, Mesih’in doğumundan O’nun ikinci kez gelişine kadar sürecek olan dönemi anlatır. Bu iki bölüm içerisinde yer alan kitapçıkları iki raflı bir kütüphane benzetmesiyle açıklayabiliriz: Bu benzetmede görüldüğü gibi, iki Antlaşma ikişer ana kısıma ayrılır (“ilahi tarih” ve “ilahi yorum” diye alt ve üst raflar) ve genellikle kronolojik bir sırayla ilerler (soldan sağa doğru).
Eski Antlaşma, Tanrı’nın, kendi içlerinden çıkacak Kurtarıcı Mesih’i dünyaya göndereceği halkı (İsrail ulusu) oluşturup eğiterek zemini nasıl hazırladığını kaydeder. Yeni Antlaşma ise Tanrı’nın, Mesih aracılığıyla bütün uluslardan Kendisine iman eden insanları nasıl günahtan kurtarıp sevgiyle kabul ettiğini açıklar. İşte Eski Antlaşma’yı oluşturan ilk bölümler, yani Yaratılış’tan Ester’e kadar olan kısım, dünyanın yaratılışından, Kurtarıcı İsa Mesih’in gelişine dek geçen süre içinde, Tanrı’nın insanlarla olan ilişkisini kaydeder. Belirli bazı önemli noktalarda Tanrı, bu tarihin arkasındaki ve ilerisindeki amaçlarını daha da ayrıntılı bir biçimde bildirir. Nitekim Eyüp’ten Malaki’ye kadar olan kısım, Tanrı’nın bu özel yorumlarını kaydeder. Böylece alt rafta, “ilahi tarih” kitapçıkları, üst rafta da, “ilahi yorum” kitapçıkları yer almaktadır. Bu düzen aynı şekilde Yeni Antlaşma’da da görülür; önce Matta’dan Elçilerin İşleri bölümüne kadar olan kısımda Tanrı’nın Mesih’i dünyaya göndererek meydana getirdiği tarihsel oluşum anlatılır. Bunun ardından bu yeni oluşumun esas gerçekleri, düzeni ve iç yaşamı Elçilerin Mektupları’nda açıklanır. En son olarak Esinleme bölümünde, Mesih’in ikinci gelişi ve dünyanın sonuyla ilgili gelecekte olacaklar açıklanır.
Kitab-ı Mukaddes – Eski Antlaşma:
Eski Antlaşma’nın içerisindeki kitapçıklar yaklaşık bin yılı kapsayan bir zaman dilimi içerisinde yazıldı. Kitab-ı Mukaddes, birinci kısmını oluşturan bu 39 kitapçığı dönemler halinde kısaca açıklamaya çalışalım.
Tekvin (Yaratılış)
“Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı.” (Yaratılış 1:1)
Kitab-ı Mukaddes’in ilk kitapçığı olan Yaratılış bu ayetlerle başlar. Bunu izleyen bölümler evrenin ve insanın yaratılışını anlatır. Adem ve Havva, Tanrı tarafından yasaklanan meyveyi yiyerek günaha düşerler. Böylece günah onlar aracılığıyla dünyaya girer.
Adem ve Havva’nın soyu, günah denen şeye battıkça batar ve Tanrı’dan uzaklaşır. Tanrı insanlığı Nuh Tufan’ı aracılığıyla cezalandırır. Hayatta kalanların soyu, daha sonra, “dünyaya dağılın” buyruğunu çiğneyip Babil Kulesi’ni inşa ederek yeniden Tanrı’ya isyan eder. Ve Tanrı orada onların dillerini karıştırır. İlerleyen zaman boyunca dünyaya dağılan uluslar, Tanrı’dan uzak ve habersiz olarak yaşarlar. O zaman Tanrı, İbrahim’i seçer ve onu çağırır. Tanrı, “Bütün uluslar sende kutsanacaktır” vaadi ile bütün uluslara kurtuluş getireceğini müjdeliyordu. İbrahim’in oğlu İshak’ın soyundan gelen Yakup (İsrail) ve ailesi, ilerleyen zaman içerisinde ülkede olan kıtlık sorunu yüzünden Mısır’a yerleşirler. Yakup’un soyu, İsrail adıyla anılmaya başlar. Tanrı, tek bir adamdan oluşturduğu bu ulus aracılığıyla bütün dünyayı bereketleyecekti.
Çıkış – Levililer – Sayılar – Tesniye
İsrail halkı, Mısır’da çoğalınca, Firavun onları bir tehlike olarak görmeye başlar. Mısır halkı onları köle olarak kullanarak üzerlerindeki baskıyı arttırır. Tanrı Musa’yı, İsrailliler’i Mısır’dan çıkarması için görevlendirir. Tanrı, Musa ve kardeşi Harun aracılığıyla pek çok mucize yaparak İsrailliler’i büyük bir kurtarışla Mısır’dan çıkarır. Sina Dağı’nda Tanrı, kurtardığı halkıyla bir Antlaşma yapmıştır. Onlara, özeti On Emir olan Kutsal Yasa’yı verip özel bir tapınma çadırı yaptırarak bu antlaşmanın ilkelerini belirler. Onlara şöyle der:
“Mısırlılar’a ne yaptığımı, sizi kartal kanatları üzerinde taşıdığımı, nasıl buraya, kendime getirdiğimi gördünüz. Şimdi sözümü dikkatle dinler, antlaşmama uyarsanız, bütün uluslar içinde benim seçkin halkım olacaksınız. Çünkü yeryüzünün tümü benimdir. Bana kâhinler krallığı, kutsal ulus olacaksınız.” (Mısır’dan Çıkış 19:4-6)
Çölde kırk yıl süren yolculuk boyunca dik kafalı halkın nazına katlandıktan sonra, Tanrı onları vaat edilen toprağın sınırına getirdi. Yasa anlamına gelen, “Tevrat” (Torah) aslında yalnız bu ilk beş kitapçığı kapsar. “Eski Antlaşma” terimi de İsrailoğulları ile yapılan bu antlaşmadan alınır.
Yeşu – Hâkimler – Rut
İsrail halkının on iki oymağı Mısır’dan çıkıştan 40 yıl sonra Tanrı’nın İbrahim ve soyuna vereceğine vaat ettiği Filistin toprağına, Yeşu önderliğinde girer; bu toprağı ilahi mirasları olarak sahiplenirler. “Rab’bin İsrail halkına verdiği sözlerden hiçbiri boş çıkmadı; hepsi yerine geldi.”(Yeşu 21:45)
Bundan sonra Hâkimler dönemi başlar. Halk diğer ulusların putperest inançları ve kültürlerinden etkilenerek Tanrı’dan uzaklaşır. Bu sadakatsizlik onları zor duruma düşürünce feryat ederek Tanrı’ya dönerler. Ve Tanrı hem askeri önder hem de habercileri olan hâkimler aracılığıyla onları kurtarır. Bu dönemin sonuna doğru Yahuda oymağından Boaz; imanı güçlü, yabancı bir kadın olan Rut’la evlenir. Böylece Rut bu evlilikle ilerki yıllarda büyük bir kral ve peygamber olacak olan Davut’un soyuna dahil edilir.
I. Samuel – II. Samuel
Daha sonra İsrailliler diğer ülkeler gibi olabilmek için, peygamber Samuel aracılığıyla Tanrı’dan bir kral isterler. İsrailliler’in kral istemeleri üzerine Saul kral seçilir, ancak o, Tanrı’ya itaatsizlik eder ve krallığı elinden alınır. Yerine Davut kral olur. Davut, İsrail’in gerçek kralı ve uzun bir krallık kuşağının başı olur. Davut iyi bir önderin bütün özelliklerine sahiptir. Bütün yaşamı boyunca Tanrı’ya bağlı kalmaya dikkat eder. Davut aynı zamanda bir peygamber, iyi bir şair ve ozandır. Kutsal Kitap’ın diğer bir kitapçığı olan Zebur ismiyle bildiğimiz Mezmurlar’ın yarısından fazlası onun yazdıklarından oluşmuştur. Kendisi, “Tanrı’nın yükselttiği adam, Yakup’un Tanrısı’nın meshettiği, İsrail’in sevilen ezgi okuyucusuydu.” (2. Samuel 23:1)
Tanrı, “gönlüme göre bir adam” olarak tanımladığı Davut’a, Kral olan Mesih’in onun soyundan geleceğini vaat eder. “Sen ölüp atalarına kavuşunca, senden sonra soyundan birini ortaya çıkarıp krallığını sürdüreceğim… Ben de onun krallığının tahtını sonsuza dek sürdüreceğim. Ben ona baba olacağım, o da bana oğul olacak… Soyun ve krallığın sonsuza dek önümde duracak; tahtın sonsuza dek sürecektir.” (2. Samuel 7:12-16) Davut’un Krallığı döneminde İsrail toprakları genişler ve güçlü bir devlet halini alır.
I.Krallar – II.Krallar, I.Tarihler – II.Tarihler, Ezra – Nehemya – Ester
Davut’un ölümünden sonra yerine oğlu Süleyman kral olur. Süleyman babasından devraldığı büyük krallığı yönetmek için Tanrı tarafından bilgelikle donatılır. Davut’un yapmayı çok istediği, ancak yapamadığı Kudüs’teki tapınak Süleyman tarafından yaptırılır. Zenginliği ve bilgeliği sayesinde ünü diğer uluslara kadar ulaşır. Süleyman’ın dönemi İsrail’in en görkemli dönemi olmuştur. Ancak Süleyman son dönemlerinde Tanrı’nın buyruklarına uymadığı için ölümünden sonra durum kötüye gitmeye başlar. Oğlu Rehoboam tanrıtanımaz bir kral olarak yaşar. Onun zamanında İsrail krallığı başkenti Kudüs olan, “Yahuda” diye anılan Güney Krallığı ve başkenti Samiriye olan, “İsrail” diye tanınan Kuzey Krallığı olarak ikiye bölünür. Her iki krallıkta tahta geçen çoğu krallar da Tanrı’nın peygamberler aracılığıyla yaptığı uyarılara uymayarak beraberlerinde halkı da saptırarak Tanrı’nın öfkesini kazanırlar. (Bu peygamberleri ilerki bölümlerde adlarıyla anılan kitapçıklarla beraber açıklayacağız). Halk, Tanrı’nın emrettiği tapınışı ve tapınağı terk ederek Tanrı’nın onlarla yaptığı antlaşmayı bozar. M.Ö. 722 yılında Asur kralı 2. Sargon, başkent Samiriye’yi ele geçirerek kentin ileri gelenlerini sürgüne götürür. Böylece kuzeydeki, “İsrail” krallığı sona erdi. Güneydeki Yahuda krallığı bu olaydan sonra 136 yıl daha devam eder. Ve sonunda Kudüs de Babil’e yenilerek halkı yetmiş yıl boyunca sürgüne gönderilir. Sürgün, M.Ö. 539 yılında Babil’in işgali üzerine İsrailliler’in önce Zerubbabel daha sonra Ezra ve Nehemya yönetiminde ülkelerine geri dönmeleriyle son bulur. Tapınak tekrar inşa edilir ve Kudüs yeniden başkent olur. Bu şekilde Eski Antlaşma’nın tarihini oluşturan bölümler (“ilahi tarih” diye adlandırdığımız kısım) sona erer.
Kitab-ı Mukaddes – Şiirsel Yazılara Giriş:
Bu bölümler boyunca Tanrı’nın tasarısının tarihsel olarak nasıl işlediğini görüyoruz. Eski Antlaşma’nın (“ilahi yorum” diye adlandırdığımız) diğer kısmı, şiirlerden ve peygamber yazılarından oluşur. Öncelikle şiirsel kitapçıklara bir göz atalım.
Eyüp
Eyüp kitapçığı, büyük olasılıkla yazılmış olan en eski Kutsal kitapçıktır. Dünyanın sorulan en eski sorularına, bir cevap niteliği taşımaktadır. Tanrı, doğru insanların acı çekmelerine neden izin verir? Kötülük nerede başlamıştır? Şeytan’ın rolü nedir?
Eyüp, Tanrı korkusuyla ve sevgisiyle yaşayan bir adamdır. Bir gün şeytan, Eyüp’ü sınamak için sınırlı olarak Tanrı’dan izin alır. Kısa bir zaman içinde Eyüp sahip olduğu her şeyi kaybeder, vücudunda da derin yaralar açılır. Eyüp en derin acıları çekerken bile, “Beni öldürse bile Tanrı’ya güveneceğim” der. Eyüp bu durumunda, Tanrı’nın değişmez tasarısına bütün kalbiyle iman eder. Kitapçığın sonunda Tanrı’nın Eyüp’e kaybettiği her şeyi geri verdiğini görüyoruz.
Mezmurlar (Zebur)
Mezmurlar kitapçığının çoğu Davut tarafından yazılmıştır. Yüzyıllar boyunca halkın yüreğini duygulandırıp kuvvetlendirmenin yanı sıra, Tanrı bu ezgileri vaadinin birçok derin gerçeğini bildirmek için de kullanmıştır. Mezmur yazarı, Tanrısına tapınma ve övgü, sıkıntı ve yalnızlık, reddedilme ve acı, itiraf ve umut, sevinç ve güven gibi duyguların hepsini; Tanrı’nın Ruhu tarafından yönlendirilerek, özgürce dizelere dökmüştür. Bütün Mezmurlar, Mesih’i düşünmemize yardımcı olur. Ama bazılarında açık ve temelde Davut’un deneyimlerinin çok üstünde olan şeylerden söz edilir. Mesih’in görkemini, krallığını, çekeceği acıları anlatan bu Mezmurlar, Mesihsel Memurlardır. Örneğin, şu ayetler Mesih’in çarmıha gerilerek öleceğini önceden bildiriyordu:
“Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?… Kötüler sürüsü çevremi sarıyor, Ellerimi, ayaklarımı deliyorlar… Bütün kemiklerimi sayar oldum, Bakıyorlar, gözlerini bana dikmişler. Giysilerimi aralarında paylaşıyor, Mintanım için kura çekiyorlar.” (Mezmur 22:1, 17-1)
Diğer bir ilahi Mezmurunda Davut, efendisi olan Mesih’in yücelip Tanrı’nın tahtında oturacağını şöyle ilan eder: “RAB Rabbime şöyle dedi: Düşmanlarını ayaklarının altına basamak yapıncaya dek, sağımda otur.” (Mezmur 110:1)
Süleyman’ın Özdeyişleri
Süleyman’ın Özdeyişleri, Davut’un oğlu Kral Süleyman tarafından yazılmıştır. Bu kitapçık yaşlı bir adamın gençlere öğütleri niteliğindedir. Hikmet ve hikmetsizlik, adalet ve adaletsizlik, dürüstlük ve hilekarlık, çalışkanlık ve tembellik, incelik ve kabalık konularında yapmaları gerekeni öğütleyerek; tersi durumlarda başlarına gelecekler hakkında onları uyarır.
Örneğin: “RAB korkusu bilgeliğin başlangıcıdır. Bilgi Kutsal Olan’ı tanımaktır… Bütün yüreğinle Tanrı’ya güven, Bildiklerine güvenme sen. Yaptığın her işte RAB’bi an, o da senin işlerini yoluna koyar.” (Süleyman’ın Özdeyişler 9:10,5-6)
Vaiz
Vaiz kitapçığı da Süleyman tarafından yazılmıştır. Bu kitapçık, insan ikilemini derin bir biçimde anlayarak Tanrı olmadan güneşin altında bulunan hiçbir şeyin anlamının olmadığını belirtir. Sonsuzluk umudu olmadığı takdirde, yaşamın boş olduğunu ortaya koyarak dünyasal bakışın kısırlığını gösterir. Zengin olsun fakir olsun, bilge olsun akılsız olsun bütün insanların ortak sonu ölümdür. Tanrı’yla sonsuz yaşamda birleşeceğimizi ve O’nun bilge iyiliğine güvenip yaşamın yanıt bulmamış pek çok sorusuna O’nda cevap arayarak hayatın gerçek anlamını bulabileceğimizi, bu kitapçık açıkça ifade eder.
“İşin sonu şudur: her şey işitildi; Allah’tan kork ve O’nun emirlerini tut; insanın bütün vazifesi budur. Çünkü iyi olsun kötü olsun, her gizli şeyle beraber her işi Allah hükme götürecektir.” (Vaiz 12:13-14)
Neşideler Neşidesi (Ezgiler Ezgisi)
Neşideler Neşidesi kitapçığı da bundan önce gördüğümüz iki kitapçık gibi Süleyman tarafından yazılmıştır. Kitaçığın içerdiği konu bütünüyle sevgidir ve, “Tanrı’dan gelen bir alev” diye adlandırdığı tek eşli evliliği kutlamaktadır.
“Bir insan sevgiye bedel evinin bütün malını verse, bu bile hor görülen bir karşılık olur.” (Neşideler Neşidesi 8:7)
Aynı zamanda kitapçık Tanrı’nın halkına bakış açısını dile getirir. Tanrı kendisini sevecek insanlar aramaktadır. Rabbin bütün yaşam armağanlarından en büyüğü, sevgidir. Sevgi çok güçlüdür, ancak hiçbir sevgi Tanrı’nın sevgisi kadar sabırlı ve büyük değildir. Bu kitapçıktaki sevgi ilişkisi, Tanrı ve halkının arasındaki ilişkiyi resmeder. Tanrı, halkının yaptığı bütün itaatsizliklerine rağmen onlara sonsuz bir sevgiyle bağlıdır. Ve onların tekrar kendisine dönecekleri günü özlemle bekler. Bu kitapçıkta Tanrı, halkını Ruhsal gelini diye tanımlar. Şiirsel kitapçıkların özü, halkın Tanrı’ya seslenişidir. Bundan sonraki kitapçıkların içeriğini ise, Tanrı’nın halkına seslenişi oluşturur.
Kitabı Mukaddes – Peygamber Yazıları:
Peygamber yazıları, Tanrı’nın görevlendirdiği peygamberlerin adlarıyla anılan 16 kitapçıktan oluşur. Bu peygamberler sırasıyla İşaya (Yeşaya), Yeremya, Hezekiel, Daniel, Hoşea, Yoel, Amos, Obadya, Yunus, Mika, Nahum, Habakkuk, Sefanya, Haggay, Zekarya, Malaki’dir. Peygamberlerin asıl görevleri Tanrı’ya itaat etmemekte direnen halkı uyarmak, onları işledikleri günahlardan dönmedikçe başlarına gelecek Tanrı’nın yargısından haberdar etmektir. Halk, Tanrı’yla olan ilişkisini kesmiş, O’na tapınmayı bırakmış, kendilerine yaptıkları iyilikleri unutmuş ve günah içerisinde yaşamaya başlamıştır. Ancak Tanrı, peygamberler göndererek onları, üzerlerine gelecek olan yargı konusunda uyararak tövbeye çağırır.
“Halkım iki kötülük işledi; Beni, diri su kaynağını bıraktılar da kendilerine sarnıçlar, su tutmayan çatlak sarnıçlar kazdılar.” (Yeremya 2:13)
“Halkım sırtını bana çevirmeye azimli!”… Ey İsrail, Allahın Rab’be dön; çünkü kendi fesadınla yıkıldın.” (Hoşea 14:1) “Her şeye egemen RAB ‘Bana dönün, ben de size dönerim’ diyor.” (Zekeriya 1:3)
ESKİ ANTLAŞMA’NIN MESAJI
Eski Antlaşma, Tanrı’nın karakterini açıklamakla başlar. O’nun adil, güvenilir ve kutsal olduğunu bildirir. Tanrı’nın Musa aracılığıyla açıkladığı On Emri okuduğumuzda, Tanrı’nın halkından nasıl bir adalet ve kutsallık istediğini görürüz. İşte bu gerçekler sayesinde, insan günahın anlamını ve kendisinin Tanrı karşısında ne kadar suçlu olduğunu fark eder. Hatta insan doğal yapısından ötürü, yasanın gereklerini harfiyen yerine getirmesinin mümkün olmadığını da anlar. Böylece Tanrı, insanın kendi çabasıyla asla kurtulamayacağını göstererek, göndereceği Kurtarıcı’nın gerekliliğini ortaya koymuştur.
Esen Kalın
Kargo dahil ücretsiz İncil almak isterseniz aşağıdaki linkten formu doldurmanız yeterlidir.