Hayal Ediyorum
Yazın sonlarına doğru geldiğimiz bugünlerde ben de geçen hafta İzmir’e gittim. İzmir’de arkadaşlarımla beş gün boyunca çok güzel bir zaman geçirdim. Konuşmalarımız arasında geçen iki konuda bu makaleyi yazmam konusunda beni teşvik etti. Bu konuşmalardan kısaca bahsedip konuya geçiş yapmak istiyorum.
Bu konuya nasıl başlamıştık hatırlamıyorum ama, bir akşam arkadaşlarımla, ”İstanbul mu daha güzel bir şehir, yoksa Antalya mı?” diye konuşmaya başladık. O Antalyalı olduğu için, ”Antalya” dedi. Bende tüm zorluklara rağmen doğal olarak, ”İstanbul” dedim. Konuşmamız hararetli bir şekilde devam ederken, arkadaşım iddiasını daha da büyütüp, ‘’Antalya dünyanın en güzel şehridir’’ dedi. Neyse konuşmaya biraz daha devam edip bitirdik. Ertesi gün ise başka bir arkadaşım ile konuşurken bu sefer Cennet hakkında konuşmaya başladık. Bana, ”Sen hiç Cennetin nasıl bir yer olacağını düşündüm mü? Cennette şunlar bunlar olacak mı?”diye sordu ve bunun üzerine uzunca konuştuk. Bu esnada Cennetin nasıl bir yer olacağı ve orada neler olabileceği konusunda çok ilginç fikirler de bir bir ortaya çıkıyordu.
Hatta bazı fikirler gerçekten ilginçti. Neyse Cennet ile ilgili detaylara girmeyeceğim. İzmir’deki son günümüzde sevdiğim bir abi, bizi şöyle bir İzmir’de gezdirdi. Onun deyimiyle, bizi hızlandırılmış İzmir turuna çıkardı. Gezdirirken de ara ara İzmir’i İstanbul’la kıyaslıyordu. İzmir gerçekten güzel bir şehirdi, ama ben yine nedenini tam olarak bilmesem de, İstanbul’u tercih ediyordum.
İstanbul’a geldiğimde bu dialogları düşünürken şunu fark ettim ki, insanlar olarak yaşadığımız yer neresi olursa olsun, orada yaşamayı seviyoruz. Belki yaşadığımız yerde ki hayat düzenine alıştığımız içindir, belki yaşadığımız yerde ki insanların davranışlarındandır, belki de yaşadığımız yerin bize sağladığı imkanlardandır. Bütün bunları düşünürken Cennet’i de düşünmeye başlamıştım. Orada kavga, dövüş, patırdı, hava kirliliği, köprü trafiği, hastalık olmayacaktı. Orada Tanrı’nın kendisi olacaktı. Bu yüzden orası Cennet’ti. Cennet’te esenlik olacak, sevinç olacak, barış olacak. Bütün bunlar, bunların kaynağı olan Tanrı orada olacağı için, Cennet’te var olacaktı. Cennet’i Cennet yapan, Tanrı’nın kendisiydi.
Bugün kirlenmiş ve bozulmuş olan bu dünyada yaşarken, hayatımın nasıl olduğunu düşündüm. Bir şeyi fark ettim ki, ne zaman Tanrı’ya sadık kaldıysam ve O’nu takip ettiysem, Cennet’te gibiydim. Çünkü Cennet’i Cennet yapan, Tanrı olan Mesih İsa benimle beraberdi. Nereye gidersem gideyim, ne yaparsam yapayım, nerede yaşarsam yaşayayım, eğer Tanrı benimleyse, o zaman gittiğim yer dünyanın gözünde bir çöplük bile olsa orası benim için, ‘’dünyanın en güzel yeri’’, kısacası gerçek bir cennet olacaktır. Kutsal Kitap’a baktığımızda bunu görüyoruz. Şadrak, Meşak, Abed-Nego’yu kızgın fırına attıklarında, Kralın adamlarından bazıları bu fırına yaklaştığında bile, kavurucu sıcağa dayanamadıklarından öldüler. Orası onlar için bir Cennet olmuştu, çünkü Tanrı onlarla beraberdi. Daniel 3:24’te Kral Nebukadnessar diyor ki, ‘’Biz ateşe 3 kişi atmamışmıydık ama ben 4 kişi görüyorum. Ateşin içinde yürüyorlar’’. Benzer olayı Daniel aslanlar çukuruna atıldığında da görüyoruz.Tanrının olduğu yerde kurak topraklar ırmaklara, pınarlara dönüşüyor.
Bugün dünyada Mesih İsa’yı, ‘’gerçek anlamda’’ tanımamış bir sürü kişi var ve bu kişilerin kafasında tasarlamış olduğu bir Cennet hayali ya da portresi var. Ama bunlar çoğunlukla sadece hayalde kalıp zaman ilerledikçe uçup gidiyor. Çünkü geçici ve daimi olmayan ihtiyaç ve isteklerimizi orada görmeyi arzu ediyoruz. Bunlar kötü mü? Kesinlikle hayır! Ben de Cennet’in nasıl bir yer olacağını düşündüğüm zamanlarda, sevdiğim şeylerin orada olmasını arzu ederim. Ama bunlar bazen büyük resmi görmemi engelleyebiliyorlar.
Bir kişi yalnızca ve yalnızca Mesih’e iman ettiğinde Cennet’in ne olduğunu anlamaya başlar. Çünkü İsa Mesih’e iman edip O’nu tanımaya başladığında Mesih İsa’yı, yani Tanrı’yı, yani Cennet’i hayatına davet etmiş olur ve artık bilir ki; içinde güzel içecek, yiyeyecek, giysiler ya da her ne varsa, bunlardan dolayı orası Cennet değildir. Ama orada Tanrı olduğu için orası, ‘’gerçek’’ bir Cennet’tir. Cennet’i güzel içecek, giyecek, eğlence ya da her neyse bunlarda aramayın. Onu Tanrı da arayın, bulacaksınız.
İsa diyor ki: Babam’ın evinde kalacak çok yer var. Öyle olmasa size söylerdim. Çünkü size yer hazırlamaya gidiyorum. Gider ve size yer hazırlarsam, siz de benim bulunduğum yerde olasınız diye yine gelip sizi yanıma alacağım. (Yuhanna 14:2-3)
Esen Kalın.