İsa ve Dindarlar – Din mi İsa mı? adlı serimizdeki altıncı videomuza hoş geldiniz. Önceki videolarımızda Hristiyan inancının aslında popüler anlamda bir din olarak değil, İsa’nın getirdiği iyi bir haber çerçevesinde anlaşılması gerektiğinden bahsetmiştik. Bu iyi habere göre de Hristiyanlığın aslında bir kurallar bütünü olarak bir dine değil, bir başlangıcı, gelişimi ve sonu olan ve Tanrı’nın tarih içerisinde yazdığı bir öykünün içerisinde yaşamak ve kimliğimizi bulmak olduğunu söylemeye çalıştık.
Bu açıdan anlaşıldığında İyi Haber kitapları dediğimiz ve İsa’nın yaşamını ve yaptıklarının önemini anlatmak için yazılan Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’da ona gösterilen tepkileri daha iyi anlayabiliriz. İsa hem kendi dönemindeki hem dini hem de politik yapıya büyük bir tehdit oluşturuyor şeklinde yorumlanmaktaydı. Kendisi de bir Yahudi olarak, o dönemde kimliklerini Roma dünyasında kaybetmek istemeyen Yahudiler’in en önem verdikleri bazı dini uygulamaları neredeyse önemsemiyor gibiydi. İsa, Yahudiler’in kutsal günü olan Şabat günü dini otoritelerin yapılamaz dedikleri şeyleri yaptı, yine diğer uluslardan kirli sayılan insanlarla birlikte oldu, cüzzamlı ve hasta olanlara dokundu. Bir keresinde Musa’nın yasasının kesin bir şekilde belirlediği yiyecek yasaları konusunda yaptıklarıyla bütün yiyecekleri temiz ilan etti. Kral olduğu kendisine sorulduğunda bunu inkar etmeyerek kendisini politik olarak da hedef noktası yaptı.
İşte İsa bütün bunları ‘nasıl yaşarsanız yaşayın önemli değil’ şeklinde bir inanç karşıtlığı ile değil, insanlığın din ve bazı kurallar aracılığıyla Tanrı’yı kendi istedikleri şekle sokmalarını eleştirmek ve Tanrı’nın asıl yüreğinin ahlak kurallarını yerine getirmekte değil, sevgi ile bulunacağını söyledi.
Aslında bakıldığında İsa çıtayı yükselten bir yaklaşımdan bahsetti. Ünlü dağdaki vaazında cinayetin sadece bir insanı fiziksel olarak öldürmekle değil, o kişiye yürekte nefret besleyerek ölümünü istemekle de başladığını söyledi. Asıl sorun olan şeyin, içtiklerimiz ve yediklerimizle ağzımızdan giren şeylerin bizi günaha sokması değil, ağzımızdan çıkan şeyler olduğunu söyledi.
Dindar ve Günahkar
Din genel olarak gözlemlenebilir davranışları düzenlemeye çalışır. Yüreğinizde herhangi bir değişiklik olmadan bütün kuralları yerine getirebilirsiniz. Tanrı’dan nefret eden bir yüreğe sahip olup bir tapınakta saatlerce ona tapınıyor gibi görünebilirsiniz. Fakat İsa’nın getirdiği eleştiri Tanrı’nın böylesi bir dindarlıkla alaya alınmaması yönündeydi. Bu nedenle İsa için kendisinin ayaklarına kapanarak sevgi gösteren bir kadın Tanrı’nın krallığına etrafındaki mükemmel dindarlardan daha yakındı.
Bir gün kendi doğruluklarına güvenip başkalarına tepeden bakan bazı kişilere İsa şu benzetmeyi anlattı: “Biri Ferisi, yani oldukça dindar, diğeri de günahkar olarak bilinen vergi görevlisi iki kişi dua etmek üzere tapınağa çıktı. Ferisi ayakta kendi kendine şöyle dua etti: ‘Tanrım, öbür insanlara –soygunculara, hak yiyenlere, zina edenlere– ya da şu vergi görevlisine benzemediğim için sana şükrederim. Haftada iki gün oruç tutuyor, bütün kazancımın ondalığını veriyorum.’
“Vergi görevlisi ise uzakta durdu, gözlerini göğe kaldırmak bile istemiyordu, ancak göğsünü döverek, ‘Tanrım, ben günahkâra merhamet et’ diyordu.“Size şunu söyleyeyim, Ferisi değil, bu adam aklanmış olarak evine döndü. Çünkü kendini yücelten herkes alçaltılacak, kendini alçaltan ise yüceltilecektir.”
Tartışma Blog videolarımız gelecek hafta yeni bir video ile devam edecektir.